İnsan 40 yaşından sonra ister istemez teknik konuların yanında farklı konularda da yazılar yazmak istiyor. Aslında bunun temel sebebi belkide 20 yılın üstünde bir sektörde tecrübeniz olunca insan ister istemez bunlarıda paylaşmak istiyor. Ben bunu çok tercih etmiyorum, bunun en temel sebebi ise ülkenin iklimi genel olarak tartışmaya çok açık. Yani bu güne kadar hep teknik makaleler yazmamın sebebi bu makalelerin matematik, fizik gibi kesin bilgiler içermesiydi. Yani 2+2 = 4 buna kimse yorum yapamaz. Ama yoruma açık en ufak bir konu bulunca insanlar özellikle eleştiremediği diğer yazıların acısını bu yorum, yazı veya paylaşımdan çıkarırcasına eleştiriyor. Eleştirilmek kötü bir şey mi? Tabi ki değil ama zaman daha kıymetli. Çünkü bizim sektörde tecrübe çok yanlış yorumlanıyor. 20 yıl, 25 yıl tecrübem var diyorsunuz ama ne tecrübesi? Örnek kaç tane şirkette çalıştınız? Kaç tane proje yaptınız? Global projelerde buludunuz mu? Üretici tecrübeniz var mı? Entegratör oldunuz mu? Danışmanlık yapıp masanın karşı tarafına geçtiniz mi? Finans ve benzeri çok büyük – kurumsal yapılarda çalıştınız mı? Onbinlerce kişinin geldiği global etkinliklere defalarca katılıp global anlamda sektörün ihtiyaçları, çözümleri veya sorunlarının dinlediniz mi? Özetle sorsanız hayatında yaptığı işi benzer bir çevrede 20 yıl yapan herkesin bir fikri var, ancak fikir bir endüstri standartına dönüşmediği sürece genele yayılamaz. Özetle her insanın fikrine tabi ki saygımız var ancak örneğin hayatında toplam 10 sunucu satın almış bir insanın ben şirketime daha A markasını sokmam, B markası ile hayatta çalışmam, C markasının yüzüne bakmam gibi komik yorumlar duyuyoruz. Bu A,B,C markaları birer endüstri standartı aslında, yani sen sevsen de sevmesende bunlar standartları belirleyen ve teknolojiye yön veren firmalar. Tabi burada daha vizyoner bir bakış açısı için bunu tecrübe edecek ortamlar gerekli. Basit bir örnek vermek gerekir ise, finans sektöründe çalışırken sadece tek bir satın alımda 60 tane A marka sunucu alıp bunun yarısının bozuk çıktığını gördüm, ama hiç bir zaman A markası ile bir daha işim olmaz demedim, çünkü bunun hem B hem C hem diğer üreticilerde olabilecek bir hata olduğunu biliyordum. Neden? Toplam 5 yıl içerisinde belki 500 e yakın sunucu alımına şahit oldum. İşte gerçek tecrübe böyle bir şey. Peki her konuda bu kadar şanslı olabilir miyiz? Tabi ki hayır, bu nedenle neredeyse 10 yıl üst üste kendi uzmanlık alanımdaki global ölçekli etkinliklere kimi zaman katılımcı kimi zaman konuşmacı olarak katıldım. Ürünleri yazan ekipler ile birebir toplantılar yaptım veya bu tür toplantılara katıldım. Ama hala öğrenecek çok şeyimin olduğuna inanan bir insan olarak özellikle sosyal medyada bazı konulardaki insanların tartışma hevesi veya cahil cesareti derler ya böyle bir cesareti gördükten sonra bu tür yazılar için çok motive olamadım. Ancak yavaş yavaş artık bu tür yazılar yazmaya başladım.
Çok uzun bir giriş olduğunun farkındayım ama bu tür belkide tartışmaya açık bir konuda yazı yazmadan önce ortamı yumuşatmak istedim. Bundan sonraki yazılarımda bu kadar uzun bir giriş yapmadan doğrudan konuya dalarım.
Malum 2006 yılında özel bir eğitim kurumunda hem bireysel hem de kurumsal anlamda eğitim ve bir kısım proje tecrübesi kazandım. Yani eğitim kökenli olduğumu söyleyebilirim. O dönem benim ile çalışan insanlar zaten hatırlar, belki de teknoloji eğitimlerinin altın çağı diyebiliriz. Eğitmenler inanılmaz, öğrenci profilleri genel olarak yüksek, sadece meslek öğrenmek değil meslek değiştirmek için bile aktif pek çok çalışan insanı akşam saatlerinde aramızda görebiliyorduk. Özellikle o dönem eğitmenlerinin şu anda nerelerde olduğuna bakacak olursanız zaten eğitimin kalitesini anlayabilirsiniz.
Peki sonra ne oldu? Aslında aktif eğitim ve danışmanlık işlerini bırakıp müşteri tarafına geçtim, tabi eğitim kökenli olmam nedeni ile özellikle şirketlerin IK veya Eğitim departmanları bu tür eğitimler için benden yardım istedi. Bende kendi işim aslında o şirketlerin bilgi sistemleri olsa bile çok ciddiye aldım, Altyapı için ayrı, network için ayrı, güvenlik için ayrı, hatta cluster gibi ya da sürdürülebilirlik gibi konulara özel eğitmen, eğitim kurumu gibi programlar hazırladım. Bunları teslim ettikten sonra ilgili departmanlarda şunu gördüm. Genel olarak eğer şirket büyük veya global ve bir eğitim bütçesi var ise pek çok departman için çalıştıklarından bu eğitimleri benim kadar detaylı incelemek yerine ellerindeki işi kapatacak kuruma gidiyorlar. Yani bir nevi en iyi eğitimi veren kişi veya kurumlar yerine ellerindeki iş listesini hangi eğitim kurumu neredeyse tamamen veriyor ise onun ile anlaşıyorlardı. İlk burada itiraz ettim, dedim ki bir eğitim kurumu her alanda iyi olamaz, ancak bir süre sonra zaten bunun benim işim olmaması ve kurulu düzene çomak sokmanın da bir faydası olmadığını anladım. Sonra ne oldu? 25 yıldır cluster kullanan bir şirket çalışanına hayatında hiç pratik cluster bilgisi olmayan bir eğitmen tarafından cluster eğitimi verilmeye çalışıldığını gördüm :) Tabi ki eğitim yanılmıyorsam ilk yarım saat sonra patladı.
Zaman ilerliyordu ve genel olarak gerek çalıştığım şirketlerin gerekse sektördeki diğer şirketlerin bu özensiz davranışı ile iş bilen şirket veya uzmanlar gelirlerindeki düşüş nedeni ile alternatif aramış ve daha çok proje, danışmanlık yaparak para kazanmaya başlamışlardı. Böyle olunca aslında her geçen gün hem eğitim bütçeleri düşüyordu hem de pazar payı azaldığı için uzman da olsa, iyi de olsa küçük kurum ve eğitmenler eleniyordu. Aslında sektör kendi kendini küçültüyordu. Aynı danışmanlık almak isteyen personele “o zaman sana neden para veriyoruz” diyen zihniyet eğitimleri de çok görmeye başladı. Tabi ki bu anlattıklarım için her zaman istisnalar mevcut. Yani son 20 yıldır eğitim bütçesi düşmeyen, tersine artan şirketler vardır, ama bunlar sektörün geldiğimiz durumunu değiştirmeye yetmedi. Bu durum ilk olarak IT sektöründeki yetişmiş personelin azalmasına neden oldu. Ancak bu bir kaç senede olacak işler değildi, ortalama 10 yıl gibi bir sürede aslında bu yavaşlama ve küçülmeyi gördük. Tabi ki bunda google, youtube, udemy ve benzeri pek çok platformunda katkısı oldu. Yani kendi kendine öğrenme kabul görmüştü ancak tecrübe farklı bir durum. Özellikle personel hem mesai saatleri içerisinde işlerini yapacak hem de mesai saatleri dışında kendini geliştirecekti. Tabi böyle olmadı, çünkü bunu herkesin yapması mümkün değil. Zaten eğer iyi bir şirketseniz personelinize yatırım yapmalısınız ve bu konuda sadece çalışanlardan fedakarlık bekleyemezsiniz. Bu da geçtiğimiz son 10-12 yılda zaten süreci hızlandırdı. İnsanlar eğitim desteği olmadan iyi niyetle ellerinden geleni yapıyor ancak günün sonunda iş, aile dengesini sağlayamıyor veya sağladığında ise bazı teknolojilerden geri kalıyordu. Buna en çarpıcı örnek bulut bilişim oldu. Özellikle Türkiye’de bulut direnci nedeni ile pek çok şirket bundan uzak durdu, şirket politikası gereği zaten uzak durdukları bir teknoloji için tabi ki eğitim hayaldi. (her zaman not ekliyorum, regülasyona tabi dahi olsa Dünyada ki gelişmeleri yakından takip etmek isteyen ve belki de ilerleyen 3-5 yıl içerisinde hiç bulut kullanmasa bile bulut eğitimleri aldıran şirketler ve yöneticiler gördüm. Yani istisnalar her zaman vardı) Peki sonra ne oldu? Birden beklenmedik bir şey oldu ve pandemi ile birlikte şirketler hızlıca dijital ortamları daha çok kullanmaya başladılar. Yarım kalan, başlamamış veya aktif dijitalleşme çalışmaları hızlandı, ancak bir eksik vardı. Bir anda ülkemiz de de bu kadar çok bulut hümendisi yoktu, herkes Office 365, AWS, Azure, Google Cloud öğrenmeye başladı ama talebi karşılayacak yeterli eğitmen veya eğitim kurumu yoktu. Aslında eğitim kurumu için de en büyük sorun eğitmendi. Evet pek çok banka, telekom, gsm, global şirketler bunların bütçeleri var ve düzenli eğitim alıyorlar ancak bu rutin talep pandemi ile dengesizleşti. Üstüne birde dolar kurundaki değişimler ile ülkemizde uzmanların yurtdışına çıkış veya yurt dışına çıkmasa bile dolar bazlı maaş veya dolar bazlı kazanım sağlayınca Türkiye deki proje veya eğitim işlerine ilgisini yitirdi. Özetle zaten küçülen eğitim pazarı bu son hareket ile artık uzmanlık gerektiren alanlarda bariz bir eğitmen açığını doğurdu.
Tabi eğitim sorunları beraberinde de uzman personel eksikliğini getirdi. Belki bu yazı da aslında 2+2 oldu, neden derseniz ben bunun olacağını 10 yıl önceden görmüş (pandemi ve dolar kuru kısmı hariç, o süreci hızlandırdı) ve yakın çevreme çok kez söylemiştim. Ama şimdi eminim bu yazıyı okuyan pek çok müşteri veya danışmanlık şirketi yöneticileri’ de bana hak verecektir. Çünkü hepimiz için aynı sorun gündemde. Projeler için uzman personel bulamıyoruz. Özellikle yeni nesil teknolojiler için ise bildiğiniz kıtlık var. Yani bu gün işini iyi yapan bir sanallaştırma uzmanı bir şekilde bulunabiliyor (Para) ama örnek DevOps veya DevSecOps personeli için ne yazık ki para bile çözüm olmuyor.
Peki bundan sonra bizi ne bekliyor? Aslında soru basit, daha çok yönetilen hizmet ve bulut çözümleri göreceğiz. Tabi burada şirketlerin iş dinamikleri çok önemli, çünkü hala 20 yıllık teknolojileri kullanmakta ısrarcı olan, bilişimin veya dijitalleşmenin gücünü sektöründe rekabet avantajına dönüştürmeyen veya dönüşüme ayak uyduramayan şirketler için personel bulmak çok zor olmayacak. Ancak yeni nesil uygulamalar, altyapılar ve çözümler isteyen daha kurumsal şirketler için ihtiyaç duyulan kadar uzman personel ne yazık ki sektörde yok. Bir örnek vermek gerekir ise basit anlamda eski teknoloji bile olsa bir sanal makine yaratmak için veri merkezi, kabin, elektrik, soğutma, sunucu, disk, OS, RAID, sanallaştırma katmanı, yedekleme, performans, lisanslama, DR derken aslında “Create new virtual machine” menüsüne gelene kadar bence gereksiz inanılmaz bir eski nesil iş yükü var. Zaten son dönemde ITSTACK için SLA’ den çok yönetilen hizmet talebi gelmesi bunun bir göstergesi. Ancak yönetilen hizmetler içinde uzman personel ihtiyacı başka bir konu. Ya da diğer alternatif bulut bilişim.Bu noktada da sadece Azure, AWS veya Google Cloud düşünmemek lazım, regülasyon başta bazı iş dinamikleri için ülkemiz sınırları içerisinde de çok başarılı bulut hizmeti veren şirketlerin altın çağında olduğumuzu düşünüyorum. Özellikle çip krizi ile eski nesil altyapısı olan şirketler bile sunucu almak yerine kiralamak veya bu ortak sanal ortamlara geçerek bu iş yükünü bir nevi outsource etmiş oluyor. Bunun tadını alan zaten bir daha eski sistemlere dönmek istemediği içinde sektör bu yönde genişlemeye devam ediyor.
Evet, eğitimden nerelere geldik değil mi? Sözü daha fazla uzatmadan umarım faydalı bir yazı olmuştur diyerek yazıma son vermek istiyorum.